İLETİŞİM KAZALARI (16.08.2013 18:43:23)
İnsanların bize nasıl davrandığı kadar önemli olan bir diğer durum ise bizim onlara nasıl tepki verdiğimizdir. Bazen bazı sözcük ya da cümlelere farklı anlamlar yükleyebiliyoruz. Yanlış anlamalar nedeniyle gücenebiliyor ya da bileniyoruz.
İletişimde 9 olası hata söz konusu olabilir:
1. Düşündüğünüz,
2. Söylemek istediğiniz,
3. Söylediğinizi sandığınız,
4. Söylediğiniz,
5. Karşınızdakinin duymak istediği,
6. Duyduğu,
7. Anlamak istediği,
8. Anladığını sandığı ,
9. Anladığı
arasında farklar vardır.
1.’ye örnek olarak Ali ile Ayşe’nin telefon konuşmasını ele alalım:
Ali: Bugün akşam benimle sinemaya gelir misin?
Ayşe: Akşama işim var gelemem.
Ali: (Kesin Hasan’la buluşacak) El aleme vakit ayırıyorsun ama bana gelince işin oluyor.
2., 3., 4., 5., 6.’ya örnek olarak Ayşe ile Zehra’nın konuşmasını ele alalım:
Ayşe, eksantrik sözcüğünün anlamını değişik, hoş, güzel, çarpıcı… sanmaktadır. Zehra ise aynı sözcüğün anlamını acayip, tuhaf, garip, alışılmadık ve delibozuk… olarak bilmektedir.
Zehra işyerine yavruağzı balon etekli boyun kısmında kumaştan çiçekleri olan bir elbiseyle gelir ve Ayşe’den elbisesiyle ilgili fikrini sorar. Zehra aslında iddialı bir elbise giydiğini farkındadır ve bu nedenle de tedirgindir.
Ayşe: Çok eksantrik bir elbise. Nereden aldın? (İkinci, üçüncü ve dördüncü dereceden iletişim hatası)
Zehra’nın duymak istediği “Harika bir elbise, sana çok yakışmış” (beşinci dereceden iletişim hatası) Duyduğu “Acayip bir elbise bu delibozuk, nereden buldun bunu” (Altıncı dereceden iletişim hatası)
7., 8., ve 9.’ya örnek olarak da aşağıdaki diyaloğu örnek alalım:
Müdür: Bu dosyaları bitmiş olarak arın masamda görmek istiyorum. Bir bakın bakalım eğer müsaitse Saliha Hanım’dan da yardım alabilirsiniz.
Memur: (Bu kadar dosyayı tek başına bitiremem, öyleyse Saliha Hanım’la paylaşacağız) Peki efendim (Yedinci ve sekizinci dereceden iletişim hatası)
Memur: Saliha Hanım, müdür bey bu dosyaları yarın sabaha kadar bitirmemizi istedi. (Dokuzuncu dereceden iletişim hatası)
Gördüğünüz gibi insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 olası durum söz konusudur. İletişim kazalarını tamamen önlememiz mümkün değil ama bunları azaltmak mümkün. Bunun için öncelikle karşınızdakinin beden dilini iyi okumamız gerek. Anladığınız şeyle karşınızdakinin beden dili uyumlu mu? Örneğin Ayşe’nin beden dili ve mimikleri Zehra’nın anladığını destekliyor mu yoksa Ayşe o sırada elbiseye hayranlıkla mı bakıyor?
Sürekli yanlış anlaşıldığınızdan şikâyet ediyorsanız söylemek istediklerinizi yeterince net olarak ifade edip etmediğinizi bir kez daha gözden geçirin. Sözleriniz ile sesinizin tonlaması ve beden diliniz uyum içinde mi? Örneğin anne bir yandan tavadaki çıkmayan kire odaklanmış ve bezgin bir halde habire onu ovarken bir yandan da gözünü tavadan ayırmadan çocuğuna “Tabii ki seni önemsiyorum” diyorsa çocuk gerçekten annesinin onu önemsediğini mi düşünecektir? Elinden televizyon kumandası düşmeyen sürekli olarak kanallar arasında gezinen ve bu arada partneriyle sohbet eden bir kişinin söyledikleri ne kadar etkili olabilir?
Söylemek istediklerinizi söylerken kullandığınız kelimelerin anlamlarını ne kadar biliyorsunuz? Anlamı az bilinen kelimeleri kullanırken karşınızdakinin o kelimenin anlamını bildiğinden ne kadar eminsiniz?
Diyaloglar sırasında karşınızdakinin sizinle aynı fikirde olup olmadığından ne kadar eminsiniz?
Vapurda bir diyalog:
X yanında oturan tanımadığı Y’ye karşı sırada oturan ve yanındaki kızı sürekli sıkıştıran genci gösterip: ”Bu Karşıyakalılar da hep böyle be birader abazan takımı hepsi” der.
Y: “Abi ne kötülüğümü gördün ben de Karşıyakalıyım.”
“Bana ne, beni herkes böyle kabul etsin, ben değişemem” diyorsanız, sizin diğer insanlara göre ayrıcalığınız ne, niçin siz onları değil de onlar sizi olduğu gibi kabul etsin?