İÇİMİZDEKİ CYRANO (02.02.2013 22:01:11)
Siz hiç Cyrano de Bergerac’ı duydunuz mu? Edmond Rostand tarafından yazılmış ve birçok kez sinemaya, tiyatroya ve operaya uyarlanmış bu muhteşem eserde kahramanımız Cyrano, kılıcının gücü kadar, etkili ve güzel konuşması ve burnunun büyüklüğü ile de tanınmış bir silahşordur. Kuzini Roxane'a olan aşkını burnunun iriliği nedeniyle duyduğu kompleks yüzünden dile getirememiştir. Konu bu kompleks yüzünden yaşanan trajik sorunlarla uzar gider.
Benimse Cyrano’da en çok ilgimi çeken, onun kendi burnu için inanılmaz aşağılamalarla dolu şakalar yapmasına rağmen bir başkasının onun burnunu anıştıracak bir şey söylemesinin bile düelloya davet nedeni olmasıdır. Kendisi istediğini söyleyebilir kendisinde eksik ya da hatalı bulduğu tarafı için, kendisiyle istediği kadar en acımasız bir şekilde dalga geçebilir ama bunu bir başkası yapamaz. Yaparsa da onun ölümüne davetiye çıkarması olur bu davranışı.
Aslında hepimiz bir Cyrano’yu içimizde yaşatmıyor muyuz? Eksik yanlarımızı biliriz ancak bir başkası bundan söz ettiğinde rahatsız oluruz hele de bunu kalabalıkta ya da yeni tanıştığımız insanların yanında yaparsa rahatsızlığımız daha da artar.
Kurumumuza başvuran çocuklar ve gençler arasında kendini, yeteneklerini geliştirmek isteyenler olduğu gibi özel öğrenme güçlüğü sorunu olan, davranışlarıyla ilgili sorunlar yaşayan da var. Çocuğun ya da gencin yaşı ne olursa olsun anne ve babalar sorun ya da isteklerini anlatırlarken çocuklarının yanında konuşmak istiyorlar. Aslında kendi açılarından haklılar da. Çünkü söylemek istedikleri sır değil ve bütün bunları konuşmuşlar, ailecek karar vermişler zaten bunlardan dolayı merkezimize gelmeye. Ancak anne ve babaların unuttuğu ya da ihmal ettiği şey o çocuğun da içinde bir Cyrano olduğu. Ayrıca gerek yüz yüze konuşurken gerekse başka birilerinin yanında, çocuğa ilişkin kullandığımız sıfatlara son derece dikkat etmemiz gerek, ayrıca vücut dilimize de.
“Pısırık bu.” diyerek çenesiyle çocuğunu gösteren anne, “Hayta benim oğlum.” diyerek çocuğun ensesine vuran baba hem çocuğun içindeki Cyrano’yu hortlatıyor hem de çekirdek inanç gelişmesine neden oluyor. Amaç üzüm yemek mi bağcı dövmek mi? Amacımız çocuğumuzun daha iyiye daha güzel doğru yol almasını sağlamaksa bu tavırlar bu amaca hizmet etmiyor. Amacımız bu aşağılayıcı tavır ile aslında kendimizi tatmin etmekse, tatmin kısmının gerçekleştiği kesin de bunun bedelinin iyice anlaşılması gerek kanımca.
Sadece çocuklarımızla olan ilişkilerimizde değil diğer herkesle; mahalle bakkalımızdan, bindiğimiz otobüsün şoförüne, komşumuzdan iş arkadaşımıza, hayat arkadaşımızdan sevgilimize, ebeveynlerimizden kardeşlerimize kadar herkesle ilişkimizi onları aşağılar bir tarzda, saldırgan bir üslupla gerçekleştirdiğimizde sadece karşımızdakinde savunma duvarları oluşturuyoruz, amacımız gerçekleşmediği gibi nahoş konuşmalar, gerilimler, gereksiz tartışmalar da cabası.
Aslında çözüm basit: Herkese, bize davranılmasını istediğimiz gibi davranmak. Herkes, bizim kendimiz için beklediğimiz saygıyı bizim kadar hak ediyor çünkü.