MAKALELER

EGOMUZ TU KAKA MI? (02.02.2013 22:05:19)

Egoyla ilgili o kadar çok yazı okuyorum o kadar çok laf söz duyuyorum ki egodan nefret edesim var. Neymiş bu ego, her kötü şeyin sorumlusu, içimizdeki Mr. Hide. Biz efendi Dr. Jeckill bu egomuz sayesinde Mr. Hide olup çıkıyoruz bir anda.

Tamam egomuz statükocudur, değişime direnir, yeniliklerden hiç haz etmez ama aynı egomuz bizim can güvenliğimizi sağlamak varlığımızı korumak için canını dişine takıp direnir. Amaç, varlığımızın iyi yönlerini koruyarak beğenmediğimiz yönlerimizi değiştirmek değil mi? NLP’nin temel amacı da bu değil mi aslında? Beğenmediğimiz sinirsel otoyolları kullanım dışı bırakmak ve az kullandığımız patikalarımızı otoyol haline getirmek. Ancak bu eylem, egomuzu ikna etmeden, onunla işbirliği yapmadan mümkün değil.

Örneğin diyet yapma eylemini düşünelim. Fakat önce insan genetiğini iyi okumak gerekiyor. İnsanoğlu binlerce yıl süren mağara devri sürecinde (ki sosyolojide ‘Avcı – Toplayıcı Dönem diye geçer) erkekler, ava giderken kadınlar ot, kök toplayıp klanı ayakta tutmuşlardır. Erkekler avdan eli boş döndüklerinde bütün klan, kadınların topladığı besin değeri düşük malzemeyle yetinmiş av malzemeleri ile döndüklerinde de tıka basa patlayıncaya kadar getirilenleri yemişlerdir. Henüz yiyecek saklama yöntemlerinin bilinmemesi, avlanılan malzeme bozulmadan mümkün olduğunca yemeyi gerekli kılmaktadır. Bu mekanizma ki bizim soyumuzu binlerce yıl ötesinden bugünlere taşımıştır.

Bugün çeşitli doğa belgesellerinde yaşam süreçlerine tanık olduğumuz avcılar gibiydi atalarımız. Bir çita ya da aslan, geyik avladığında birkaç gün idare edecek kadar besine kavuşulur sonra yeni bir av yakalanıncaya kadar gelsin açlık yoksunluk günleri. Ancak vücudumuz bu yoksunluk günlerini harika bir mekanizmayla çözmüştür. Besin girdisinin yeterince olmadığı günlerde bazal metabolizma nerdeyse yarı yarıya düşer.

Nedir bazal metabolizma? Tam dinlenme halinde yani kolu bacağı oynamayan, sindirim sitemi boş olan vücudumuz, sadece hayatsal faaliyetleri sürdürmek için yine de bir miktar enerji harcar. Böbreğimiz süzmek için, karaciğerimiz değiştirme ve dönüştürme eylemleri için, damarlarımız kalbimiz kanı bir yerlere taşımak için ve sinir sistemimiz duyuları almak, yorumlamak, düşünmek, karar vermek ve diğer faaliyetler için enerji harcar. Bu harcananlar günlük 1650 kilokalori civarındadır. İşte, yoksunluk ya da yetersiz beslenme durumunda bu bazal metabolik faaliyetlerin harcadığı enerji yarıya kadar düşebilir.

Binlerce yıl soyumuzu sürdürmek için koruyucu rol üstlenen bu mekanizma şimdi kilo almamızın başlıca sebebidir. Çünkü artık besin yoksunluğu gibi bir sorunumuz yoktur ve üstelik de atalarımızın onda biri – yüzde biri oranında hareket etmekteyiz.

Şimdi gelelim diyet hallerine. Vücudumuz diyet halini bir çeşit yoksunluk durumu olarak algıladığı sürece cevap olarak bazal metabolizmayı düşürerek cevap verecektir. Israr ve inançla diyetimizi sürdürdüğümüzde elbette ki vücut, kilo kaybederek cevap verecektir, çünkü girdi, çıktıdan azdır. Hele de diyetle birlikte spor da yapıyorsak bu kilo verme süreci daha da hızlı gerçekleşecektir. Bazal metabolik süreç için harcanan enerjiye kas faaliyetleri de eklenmiştir çünkü.

Ama ya sonra? İstenilen kiloya inilmiştir. Diyet biter. İşte bu noktada siz ister ego deyin ister genetik süreçlerinizin devreye girmesi, işte o “şey” kontrolü ele alır. Erkekler avdan dönmüştür. Gelsin şölen. Günlük ihtiyaç kadarı kullanılır ve geri kalanı başka bir yokluk sürecinde kullanılmak üzere depolanmaya başlar. Kişinin herhangi bir maddeyi diyet sürecinde almayı kendine yasaklaması (örneğin ekmek eksik diyet yapılması) gibi uygulamalar bu süreci daha da hızlandırır. Alt beyin, ego, “Yaşasın! Yokluk bitti, şimdi şölen zamanı. Yiyin yiyebildiğiniz kadar” moduna geçer. Sonrasında, sık diyet yapanların bildiği süreç başlar. Verilenler, fazlasıyla geri alınır.

Ne mi yapalım? Hangi diyeti uygularsanız uygulayın vücudunuzu yokluk krizine sokmayın. Bu nedenle sık ve az yenilerek yapılan diyetler çok etkilidir. Alacağınızı günde beş hatta yedi övüne bölmek, açlık ya da kriz sinyallerinin hipotalamusa iletilmesini engellemek bakımından oldukça etkilidir. Ayrıca diyette herhangi bir maddenin tamamen kesilmesi, alt beyin tarafından diyetin bir ceza, diyet bitiminin ise bir ödül olarak algılanmasına yol açar ki diyet bitimi şölen zamanı olarak algılanır. Bu nedenle de ikinci olarak diyette herhangi bir maddenin alınmasının tamamen engellendiği diyetlerden kaçınmanızı öneririm.

Aslında büyükanneniz/büyükbabanız kadar hareket edebiliyorsanız onlar kadar yiyebilirsiniz. Ama onlar kadar hareket edemiyorsanız çekirdek inançlara göz atmakta yarar var. Çekirdek inançlara başka bir yazıda değineceğiz. Sevgiyle kalın.


E-Posta Adresiniz
NLP İzmir Alsancak NLP NLP Kişisel Gelişim NLP Koçluk Ortaca NLP Ortaca Kişisel Gelişim KSK NLP Karşıyaka Kişisel Gelişim Karışıyaka NLP Kişisel Gelişim İzmir Marmaris Kişisel Gelişim OK AJANS